Aynalar Koridorunda Aşk’ı ikinci kez okuduktan sonra hazır
hızımı almışken Mustafa Ulusoy’la devam edeyim dedim ve Ay Terapisi’ni okudum. Yazarın
okuduğum dört ya da beşinci kitabıydı. Diğerleri gibi Ay Terapisi de bende
güzel izler bıraktı fakat sanırım zamanlama hatası yaptım. Çünkü daha önce
bahsettiğim Aynalar Koridorunda Aşk, gayet geniş kapsamlı bir kitap ve Ay Terapisi’nde
değinilen çoğu konuya orda daha detaylı bir biçimde değinmiş yazar. Aynalar
Koridorunda Aşk’ı yudumlarcasına okuyan bana Ay Terapisi tabi ki azıcık hafif
geldi. J
Yine de satır altlarını sık sık çizdiğim, fikir ve gönül heybeme güzellikler
kattığım, kesinlikle tavsiye edebileceğim ve kitaplığımda bulunmasından
mutluluk duyduğum kitaplardan biri oldu Ay Terapisi.
Peki, okuyan Ay Terapi’sinde neler bulur? Okur bu kitapta;
ölüme, kaybetme acısıyla nasıl baş edebileceğine, haset hissinin ve narsisistik benliğin nasıl dizginlenebileceğine,
varlığımızın ve diğer varlıkların nasıl anlamlandırılabileceğine (ya da asıl
anlamlarının ne çeşit tefekkürlerle teslim edilebileceğine) dair cevapları
bulur.
Örnek olması açısından işte kitaptan sevdiğim birkaç cümle:
*’’… Bir annenin çocuğunun ölümüne verdiği tepkiyi, çocuğu
hayattayken ona olan tutumu belirler. Çocuğunu ölmeden önce sahiplendi ise,
yaşadığı acı daha fazla olur.’’ sf.6
**’’... Bir varlığı kim yokluktan çıkarp yarattıysa, kim onu
adı anılmaz bir şey iken, yani aslında bir ‘’şey’’ bile değilken sonsuz bir
kudret, ilim ve sanatla yarattıysa, O’nun o varlığa ölümü vermeye de hakkı
vardır. Varlık bir hak değildir. Varoluş, bizim hak ettiğimiz bir şey değildir.
Her varlık, var olduğu anda alacağını almıştır zaten. Varolma imkânının tanınması, insanın
alabileceği nihai ücrettir.’’ sf.37
***’’İnsanların öylesine yeşil şehirlerde yaşarken derin bir
huzur hissedememeleri, kendi görevlerini yapmamalarının kalplerinde uyandırdığı
sıkıntının yanısıra, sanırım biraz da ağaçların, görevlerini yerine getirmeyen
bu insanlardan duydukları memnuniyetsizlikten kaynaklanıyor. Ağaçlar
kendilerindeki mükemmellik ve güzelliğin Yaratıcılarına bağlanmamasına,
insanların bu mükemmellik ve güzelliklten yola çıkarak Yaratıcılarını
anlamamalarına hüzünleniyorlar, bundan huzursuzluk duyuyorlar.’’sf.49
****’’Hasedi besleyen şey, insanın sahip olmak istediği şeye
sonsuza dek ona sahip olacakmış gibi bağlanmasıdır. O nesneyi bu dünyada elde
edemediğinde de onu sonsuza dek yitirdiği düşüncesine kapılır. Sonsuza dek
yitirme düşüncesi kişiyi telaşlandırır ve bu telaş haset duygusunu besler.
İnsan herhangi bir şeyi bu yaşamda ne sonsuz kazanır, ne de sonsuz yitirir.
Çünkü bu yaşam geçicidir. Sonsuz olan, geçici yaşamın üzerine kurulacak olan
ahiret yaşamıdır. Ahiret hayatına duyulan inanç, hasedi aşmanın en önemli
yollarından biridir. İnsan, istediklerine sonsuza dek ancak orada sahip
olabilir.’’ sf.65
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder