30 Ocak 2017 Pazartesi

Cennete Otostop



Cennete Otostop, dünyanın çeşitli ülkelerindeki birbirinden farklı ve etkileyici hidayet öykülerinden oluşuyor. Gazeteci yazar Adem Özköse'nin sonradan Müslüman olanlarla yaptığı 19 röportajı topladığı bu kitabı ilgiyle okudum. Önceki hayatlarında kimi Hristiyan, kimi Budist, kimi ateist olan kahramanların hidayet öyküleri bana doğuştan içinde olduğumuz İslam'ı hakkıyla yaşamaya gayret dahi etmemekle ne denli nankör olduğumuzu fark ettirdi. Hikayeler içinde özellikle Müslümanları dininden döndürmek için yola çıkıp kendileri Hristiyanlık'tan vazgeçen eski papazların anlattıklarını ilginç buldum. Kitapta bahsi geçen kahramanların çoğu tıpkı sahabe-i kiram gibi maddi manevi zulme uğramışlar ama kuvvetli imanları sayesinde kavuştukları iman nimetinden zerre şaşmamışlar. Cennete Otostop'u okurken hüzünlendim, keyif aldım, pasifliğimden utandım ve imanı aratmadan verdiği için Rabbimize şükrettim. Size de okumanızı öneriyorum.

30.01.2017

28 Ocak 2017 Cumartesi

Reis Bey


Gönlüne ve kalemine hayran olduğum Necip Fazıl'ın piyes türünde yazdığı Reis Bey beni en az diğer eserleri kadar sarstı. Hakimlik mesleğini layıkıyla icra etmek uğruna kalbini kilitleyip salt akılla hükmetmek gerektiğine inanan bir Ağır Ceza Mahkemesi reisinin mühürlü kalbinin kilidini kıran çarpıcı bir hadiseyi konu edinen kitabı önce ne hissedeceğimi bilemeden sonra da derin bir teessürle okudum. NFK'nın fikir çilesiyle konuşturduğu kaleminin eseri nice cümlenin altını çizdim. Hepsini paylaşmak isterdim.. tüm insanlıkla.. Şimdilik üç paragraf alıntılıyor, gerisi için kitabı temin edip okumanızı kuvvetle öneriyorum.

*''Merhamet! Lügat kitabında bir kelime.. Onu öğretmek... İnsanlara acımayı belletmek.. Acımanın usüllerini, ana mektebi programına eş yürütmek.. Bütün cemiyeti mahşer arsasına benzer, bir acıma ve bağışlama zemininde toplamak, oradaki bir milyon bacalı, bilmem kaç milyon çarklı merhamet kombinasında çalıştırmak... İnsanda kötülük iktidarını döve döve pekleştirmek yerine, hohlaya hohlaya yumuşatmak, insanı kötülüğe iktidarsız kılmak...'' sf.126

*''Ağlayın çocuklar!.. Mazlumun, kendinde kıyılana, zalimin de kendinde kıydığına ağlayın! Mazlumun hesabı görülür; ya zalimin kaybettiği?.. Gözyaşına ulaşılmadıkça ele geçmez. Zalime daha çok ağlayın çocuklar...'' sf.89

*''Kalbim bütün dikişlerinden yırtıldı; yine mühürü istediğim gibi açılmıyor. Beş dakika uyusam, merhametsiz uyanıyorum. Yediğim yemeğin ilk lokmasında merhametli, son lokmasında zalimim!.. Ne yapayım ki, bütün kin ve garez duygumu, kendime, bütün af ve merhamet hissimi dünyaya çevirebileyim.?.. Ne etsem, nefsim arkadamdan yetişip payını almayı biliyor...''sf.141

28.01.2017

25 Ocak 2017 Çarşamba

Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu



İnsan psikolojisini ifade ediş tarzını olağanüstü bulduğum Stefan Zweig'ın çarpıcı kitaplarından biri Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu. Kitap, apartman komşusu olan bir yazara çocukluk yıllarından itibaren platonik bir aşk besleyen bir kadının ona seneler sonra yazdığı mektuptan oluşuyor. Kadının duygularını hastalıklı bulmam ve okudukça kendisine sinirlenmiş olmam okumaktan zevk aldığım gerçeğine gölge düşürmedi. Aşkın psikolojisi failin dilinden ancak bu denli başarılı anlatılabilirdi. Bu yüzden Zweig beni kalemine yine hayran bıraktı. Kitabı ''bilinmeyen kadın''la konuşa konuşa okudum. Ona bildiklerimden ve hislerine dair öğrendiklerimden bahsettim. Aşkın psikolojisini, aslında ne olduğunu ve niçin ızdırap verdiğini müthiş iyi açıklayan Aynalar Koridorunda Aşk kitabımı hediye edebilmek ister(d)im bilinmeyen kadın(lar)a. Onu anlayarak okusalardı intihar etme noktasına gelmezlerdi eminim. Mesela bahsettiğim kitabında şöyle diyor yazar: ''Aşk sadece yoğun bir sevgi değildir; aşk karşılıksız yapamayan yoğun bir sevgi halidir.'' Bilinmeyen kadının mektubunda defalarca tekrar ettiği ''Beni tanımadın.'' cümlesiyle birlikte ömrünce umudunu koruduğuna dair ifadeleri bu cümlenin ispatıydı bence. Adam kendisini hatırlamadıkça kırıldı kadın. Varoluşunun anlamını adama duyduğu aşka yüklediği için vazgeçti yaşamaktan. Yine de son satırlarına kadar adama toz kondurmadı. Çünkü insan ya kendinden üstün gördüğü birine aşık olur ya da aşık olduğu insanı üstün addeder. Bilinmeyen kadına söyleyecek daha çook sözüm var ama konumuz bu değil. :) İyisi mi siz hem bu kitabı hem de Aynalar Koridorunda Aşk'ı okuyun.

25.01.2017

23 Ocak 2017 Pazartesi

Söyle, Nasıl Üzülmezsen Öyle Öleyim


Babıali Kültür Yayıncılığı'ndan çıkan bu kitap, yazarını daha önce hiç okumadığım ve hatta ismini dahi duymadığım halde kitap siparişi verirken kendisini sepetimde buldu. Karşıma nasıl çıktığını hatırlamıyorum ama önce ismi ilgimi çekti, sonra yazarla ilgili kısa bir araştırma yaptım ve alacağıma değeceği kanısına vardıktan sonra kitabı aldım. Kitabın isminden yola çıkarak hikayelerle ilgili bambaşka beklenti içerisine girmiş olup beklediğimi bulamasam da aldığıma pişman olmadım. Kitap 176 sayfaya yayılmış 2'şer 3'er sayfa tutan 70 kadar hikayeden oluşuyor. Arka kapağındaki tanıtım yazısında da yazdığı gibi çok miktarda ölümden bahseden hikaye var. Bunların birçoğu trajik, bazılarıysa trajikomik. Ölüm hikayeleri dışındakiler ise yine hayata dair ilginç ibretlik hikayeler.. Özellikle başlardaki birkaç hikaye yüreğe dokunuyor; kendini yeniden okutuyor. Kıdemli bir gazeteci olan yazarın mesleğinin etkilerini kitapta görüyoruz. Çünkü özellikle trajik hikayeler gazetelerin üçüncü sayfalarında yer alan haberlerin iç yüzünü anlatıyor. Bol bol düşündüren, çokça üzen, zaman zamansa güldüren bu kitabı ve yazarın anlatım tarzını ben sevdim. İlgilisine tavsiye ederim.

23.01.2017

21 Ocak 2017 Cumartesi

Şeytanı Uyandırma


Şeytanı Uyandırma, John Verdon romanlarının üçüncüsü, benim okuduklarım arasında ise dördüncü. Yayımlanma sıralamasına dikkat etmediğimden Peter Pan Ölmeli'yi daha önce okumuştum. Onunla ilgili yazdığım yorumdaki hislerim değişmedi, serinin en zayıf halkası benim için hâlâ Peter Pan Ölmeli. 

Şeytanı Uyandırma'daki hikaye daha ilginç ve sürükleyiciydi. Fakat tekrarlayan bazı açıklamalar yüzünden yer yer sıkıldığım oldu. Örneğin, Gurney bir konuda şüpheleniyor, herkesten farklı düşünüyor ve biz onun bu yeni fikirlerini eşiyle, oğluyla, danışmanlığını yaptığı karakterle ve diğer dedektiflerle paylaştığını ayrı ayrı okumak zorunda kalıyoruz. Onlar için yeni bir haber olsa da bizim için ikinci, üçüncü baskı oluyor. Polisiye/macera türündeki romanları ruha ve fikre hitap eden kitapların arasında çerez niyetine okumayı tercih ettiğim için olmasa da olacak tekrarlar ve tasvirleri çıkarsak acaba bu 534 sayfalık roman biraz incelebilir miydi, daha az vakit alır mıydı, diye düşünmeden edemedim okurken. Yazarın okunacak son bir kitabı aldı. Favorim hâlâ Aklından Bir Sayı Tut. Bakalım seri tamanlanınca fikrim değişecek mi:) 

10 Ocak 2017 Salı

Ey Musa Ayakkabılarını Çıkar


Ey Musa Ayakkabılarını Çıkar halihazırda okuduğum kitapların arasına alıp okuduğum bir kitap oldu. Selis Yayınları'ndan çıkan bu 204 sayfalık bu kitabı okumadan önce ismini bile duymamıştım İrfan Gürkan Çelebi'nin. Okudukça kendisiyle tanıştığıma memnun oldum.
Kitabın başında konu olarak tasavvuf yazıyor fakat bence herkesin bürünmesi gereken İslam ahlakını herkesin anlayabileceği yalın bir dille anlattığı için kitabı tasavvufi derinlikler bulma beklentisiyle okumamalı.
Kitap, ayetlerle kısımlara ayrılmış ve üç-dört sayfalık yazılar bahsedilen ayet üzerine yazılmış. Üslubu Senai Demirci'yi andırıyor fakat bana daha samimi ve vurucu geldi anlatımı. Daha yakın buldum kendime.
İslamî eğilimi olanlar ve Kur'an'la tanışmak isteyenler için ideal bir hediye olduğunu söyleyerek birkaç alıntıyla yorumumu bitiriyorum. Buyrunuz:

*''Bil ki kul olmak, senin hakim olmaktan anladığının yanında saltanatların en büyüğüdür. Sen şimdi kul ol ki, günü geldiğinde Efendin kul olmanın nasıl bir saltanat olduğunu göstersin sana.'' sf.91

*''Irkçılık belasının zerresi bile sizi Kitabın bir kısmına kâfir kılar...
Siyahsın.. Beyazsın.. Çekik gözlüsün... Sarı saçlısın... Buğday tenlisin... Ne isen osun!
Kime ne? Hem bütün bunlarla ilgili bir dahlin olmadığına göre sana ne! Vazgeç artık veda hutbesinin sahibinin sözlerine muhalif davranmaktan. Kır içinde taşıdığın cahiliye putunu ve yaratılanı sev Yaratandan ötürü.'' sf.106

*''Şan, şöhret, ucuz hesaplar peşinde geçen bir hayatın sana getireceği ihtişamın nerede son bulacağına bak öncelikle... Seni sonsuza taşıyamayacak kadar aciz bir tanınmışlığın, tam bilinmen gereken zamanda seni terk edecekse, onca çabanın kendini ucuza satmaktan başka neticesi vardır diyebilir misin?'' sf.168

1 Ocak 2017 Pazar

Gökyüzüne Bakmanın Faydaları



Ağustos sonu ya da Eylül başı gibi okumaya başlayıp arada birkaç kitap bitirdiğime bakmayın; İmam-ı Gazali hz.'nin Gökyüzüne Bakmanın Faydaları adlı bu eserini çok sevdim. 
Bu kitabı okurken geçen vaktim inşaAllah ''Bir saat tefekkür, bazen bir sene ibadetten daha hayırlıdır.'' (Suyuti) hadis-i şerifindeki tefekküre dahil olmuştur. Zira kitabın ismindeki gibi yalnızca gökyüzüne değil; arzın, denizlerin, insanların ve en küçüğünden en büyüğüne kadar çeşit çeşit hayvanatın yaradılış ve oluşuna dair tefekküre davet edici cümleler var. Aklımı ve kalbimi birleştirebilerek okuduğum her cümlede Rabbimizin yaratma sanatına olan hayranlığım tazelendi. Sevdiklerimden birkaç cümle de sizinle paylaşıyor ve tefekkürün özü niteliğindeki 127 sayfalık bu kitabı kütüphanenize katmanızı öneriyorum:

*''...Bir defa elhamdülillah diyebilmek için sayısız hamd ve şükürlere ihtiyaç var. Evet, elhamdülillah demek kolay değil. Bunun için cüzden külle dopru nimeti idrak edip elhamdülillah diyebilecek bir ağız için bir insanın yaratılması gerekir. İnsanın yaratılış mertebelerinin her biri bir hamd ve şükür ister. Bir insanın yaratılması için insanlığın yaratılması, onun için güneş sisteminin ve umum kâinatın yaratılması gerekir. Sayılan mertebelerin her biri, her bir in san için şükrü gerektiren hadsiz mertebeleri içerir ve sayısız elhamdülillahlar ister.'' sf.7

*''Görmüyor musun, cismi hastalanan tedavi için ona uygun, çirkin kokulu bir devaya muhtaç olur. Aynı şekilde Allah ifsat olan toplumu sevimsiz olaylarla ıslah eder.'' sf.39-40

*''Sonra Allah'ın beden içinde kemiklerin hareketini sağlamak için nasıl beş yüz yirmi dokuz adale yarattığına dikkat et! Adaleler et, damar, sinir ve zarlardan, bulunduğu yere ve duyulan ihtiyaca göre değişen muhtelif şekil ve miktarlarda yaratılmıştır. Sözgelimi göz ve gözkapaklarının hareketi için yirmi dört adaleye ihtiyaç vardır. Bunlardan biri eksik olsa göz atıl kalır.''sf.49

''Gözünü kaldır! Bu azim kâinatı bina eden Zat'ın azim sanatına bak! O'nun kudretini, celalinin azametini, iradesinin nüfuzunu, hikmetinin sağlamlığını anlamak için kâinatın büyüklüğünü delil olarak kullan!'' sf.101

*''Kitaba muhtaç olan ilim, ilim değildir. İlim her vakit gönülde olmalı.'' sf.104