İnsan psikolojisini ifade ediş tarzını olağanüstü bulduğum Stefan Zweig'ın çarpıcı kitaplarından biri Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu. Kitap, apartman komşusu olan bir yazara çocukluk yıllarından itibaren platonik bir aşk besleyen bir kadının ona seneler sonra yazdığı mektuptan oluşuyor. Kadının duygularını hastalıklı bulmam ve okudukça kendisine sinirlenmiş olmam okumaktan zevk aldığım gerçeğine gölge düşürmedi. Aşkın psikolojisi failin dilinden ancak bu denli başarılı anlatılabilirdi. Bu yüzden Zweig beni kalemine yine hayran bıraktı. Kitabı ''bilinmeyen kadın''la konuşa konuşa okudum. Ona bildiklerimden ve hislerine dair öğrendiklerimden bahsettim. Aşkın psikolojisini, aslında ne olduğunu ve niçin ızdırap verdiğini müthiş iyi açıklayan Aynalar Koridorunda Aşk kitabımı hediye edebilmek ister(d)im bilinmeyen kadın(lar)a. Onu anlayarak okusalardı intihar etme noktasına gelmezlerdi eminim. Mesela bahsettiğim kitabında şöyle diyor yazar: ''Aşk sadece yoğun bir sevgi değildir; aşk karşılıksız yapamayan yoğun bir sevgi halidir.'' Bilinmeyen kadının mektubunda defalarca tekrar ettiği ''Beni tanımadın.'' cümlesiyle birlikte ömrünce umudunu koruduğuna dair ifadeleri bu cümlenin ispatıydı bence. Adam kendisini hatırlamadıkça kırıldı kadın. Varoluşunun anlamını adama duyduğu aşka yüklediği için vazgeçti yaşamaktan. Yine de son satırlarına kadar adama toz kondurmadı. Çünkü insan ya kendinden üstün gördüğü birine aşık olur ya da aşık olduğu insanı üstün addeder. Bilinmeyen kadına söyleyecek daha çook sözüm var ama konumuz bu değil. :) İyisi mi siz hem bu kitabı hem de Aynalar Koridorunda Aşk'ı okuyun.
25.01.2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder