Bir roman ne kadar sürükleyici olabilirse o kadar sürükleyici ve bir kitap en fazla ne kadar güzel bir Türkçe'yle yazılabilirse o kadar güzel bir Türkçe'yle yazılmış bir şaheser bana göre Butimar. Olayların işlenişindeki akıcılık ve beni gerçek hayattan koparıp kitabın iki kapağı arasında ustalıkla ağırlaması bir yana sırf yaşattığı edebi şölen için de tavsiye edebilirim Butimar'ı. Okuma boyunca uçlu kalemim elimden düşmedi ve dudaklarımı mesken tutan hüzünlü tebessümlerim yerinden kıpırdayamadı.
Yazarlardan birinin ''ödünç vermek istemediğim kitaplar'' listesi varmış. Öyle bir listem olsaydı bu kitap ilk sıralarda yer alırdı ama tabi ki canım dostlarıma ''Bunu okumalısııın!'' diyerek kitabı teklifsiz vereceğim.:) Konumuza dönersek, diğer roman yorumlarımda olduğu gibi bunda da spoiler (tatkaçıran) vermemek adına konudan ziyade bende uyandırdığı hislerden bahsedebilirim en fazla. Konusu birkaç kelimeyle kitabın arka kapağında şöyle özetlenmiş: ''Savaş, aşk, simya, büyü, göç, devrim, sefalet ve dostluk.'' Tüm bu konular içinde aşk, Yusuf'un Butimar'a yazdığı mektuptaki gibi olsaydı ya da öyle kalsaydı bu aşkı sevebilirdim ama okursanız göreceksiniz ki tüm suret aşkları gibi bu aşk da bir yanılsamadan ibaret olup nazarımda sınıfta kaldı. Oysaki bahsettiğim mektup şöyle başlıyordu: ''...Güzelliğin şahsi değil Allah'tandır ve ben O'nunla dostum.'' Membaından uzaklaşsa da bu aşkın ve Yusuf'un zehirli simya tutkusunun akıcı anlatımına tek kelimeyle vuruldum.
Romanın öne çıkan karakteri Yusuf ise de benim kahramanım Behzad. Onu daha fazla okuyabilmek isterdim diye düşünürken kitabın son cümlesi hüzünlü ve tatlı bir sürpriz oldu. Gülümsetti.
Birkaç sene evvel Uçurtma Mevsimi adlı hikaye kitabıyla kalemini sevdiğim genç yazar Kaan Murat Yanık'ı romandaki hünerinden dolayı da tebrik ediyor, yeni çıkacak kitaplarını dört gözle bekliyor ve bu yorumu okuyan herkese kitabı şiddetle öneriyorum.
11.04.2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder