20 Eylül 2017 Çarşamba

Gölgesizler

Hasan Ali Toptaş'ın Gölgesizler adlı romanı okuduğum en ilginç romanlardan biri. Müthiş bir hayalgücüyle yazılmış; Türkçe'yi kusursuz kullanması hasebiyle diğer kitaplarında olduğu gibi edebi şölen yaşatan bir kitap.

Kitabın arka kapağındaki tanıtım yazısı şöyle: ''Gölgesizler, bir kayboluşlar anlatısı; aniden kaybolmaların, beklenmedik dönüşlerin, ölümlü büyülerin, devlet nezdine düşen gölgelerimizin aynası. Tekrarların tekrarını okumamızı sağlayan karakalem bir güvercin; bir garip cinayet ve doğum hikâyesi. ''

Konusu itibariyle herkese hitap etmeyebilir belki ama Stefan Weidner'ın şu sözüne öyle katılıyorum ki sırf mükemmel Türkçe'si için bile kitabın okunmaya değer olduğuna inanıyorum: ''Sadece Hasan Ali Toptaş okumak için bile Türkçe öğrenmeye değer.'' 


Ya Tahammül Ya Sefer

Ya Tahammül Ya Sefer sadece isminden sebep bile sevilebilecek bir Mustafa Kutlu kitabı. Ya geçen ay ya da önceki ay okumuştum; yorumunu ancak yazabiliyorum.

Önce kitabın tanıtım cümlelerini paylaşayım: ''İnandığımız, uğruna pek çok şeyi göze aldığımız "dava"lar. Birlikte yürünecek bir yol. Bizimle aynı duyguları, fikirleri paylaşan arkadaşlar. Bu insanların açmazlarını, acılarını dile getiriyor.''

124 sayfalık bu hikayede 80'lerin davaları, fikir çatışmaları ve verilen tavizlerden özetle bahsediliyor. Yüklendiği davanın hakkını verenlerin yanısıra yolun yarısına gelmeden dönenleri okuyoruz. Bu tür konularla ilgim olmadığı için bana hitap etmemesne rapmen sevdiğim; içinde çok güzel cümleler olması hasebiyle kalem oynattığım ve çok sevdiğim ismini de hayatımın ''motto''larından bellediğim bir kitap oldu Ya Tahammül Ya Sefer.

Altını çizdiğim birkaç cümleyi buyrunuz:

*''Bizim hareketimiz mesuliyet hareketidir. Davamız hayata uymak değil, hayatımızı Hakk'a uydurmaktır.'' sf.32

*''Sabahı beklemeyiniz dostum, geceden yola çıkınız. Olur ki uyuyakalırsınız... Sabahı beklemek öğleni; öğleni beklemek akşamı beklemek gibi bir ruh gevşekliğini doğurur.'' sf.50

*''..En acı kayıp budur: Gerilemiş ruhların mütemadiyen tavizler vererek hayatla, zaruretle uyuşmaları..'' sf.51

*''Ah teslimiyet... Bir kere taviz verildi mi, asla çiğnenmemesi gereken unsurlar bir kere gözden çıkarıldı mı, kalbin aynası bir yerinden çizildi mi kefareti büyük oluyor.'' sf.111

*''Bir kalbim olduğunu duyuyorum. Ağlıyor ve yalvarıyor.'' sf. 123



Menekşeli Mektup

Mustafa Kutlu'nun Menekşeli Mektup'u bir çırpıda keyifle okunacak hikaye türünde bir kitap. Ben de keyifle okudum ama bir o kadar da hayal kırıklığı yaşadım. Kitabın tamamını Menekşeli Mektup hikayesi kaplıyor sanmıştım, oysaki üç farklı hikayeden oluşuyormuş. Beni hayal kırıklığına uğratan da Menekşeli Mektup hikayesinin yarım kalması oldu. Altyapısı o kadar sağlam; karakterleri öyle zengindi ki bu hikaye roman olabilecekken her şeyin başlangıcında pat diye kesilmiş hissine kapıldım. Canım sıkıldı. Yine de üç güzel hikayesinin üçü için de önerebileceğim keyifli bir
Mustafa Kutlu kitabı diyebilirim Menekşeli Mektup için.

Eylül/2017

Sizin Yıldızınız Kim

Sizin Yıldızınız Kim adlı kitabın 200 sayfalık hacmine nice İslam kahramanı; nice kutlu ahlak emsali hatıralar sığdırmış Metin Karabaşoğlu. 

''Bir okulu, en iyi öğrencileri tanıtır. Ağacı da meyveleri... Dolayısıyla Rasul-i Ekrem s.a.v'i sahabilerine bakarak da tanımak mümkündür.'' diyor kitabın girizgâhında ve başlıyor sahabe-i kiramın mübarek hayatlarından örnekler sunmaya.. 

Hendek fikrinin sahibi Selman r.a.'dan ümmetin emini Ubeyde bin Cerrah'a; Rasulullah a.s.'ın ''Kur'anı ve feraizi en iyi bilen'' sıfatıyla sıfatlandırdığı Hz. Zeyd b. Sabit'ten yine Rasulullah'ın münafıkların isimlerini bildirdiği yegane insan olan Hz. Huzeyfe b. Yeman'a; en bilinenlerinden pek bilinmeyenine nice sahabeden bahsedilen bu kitap için öz bir siyer diyebilir ve gönül rahatlığıyla tavsiye edebilirim.

Eylül/2017

13 Eylül 2017 Çarşamba

Dedem Bir Kiraz Ağacı

Hem çocukların hem de yetişkinlerin okuyabileceği çok tatlı bir kitap. Yazarı Angela Nanetti.
Çocukların gözünden ölüm temasına bakmaya yardımcı olurken doğa sevgisine de vurgu yapıyor. Yalnız kitapta çocukların da şarap tadabileceği/içebileceği konusunda teşvikvari cümleler geçtiğinden dolayı çocuklara kontrolsüz okutulmasa iyi olur. Bununla birlikte tavsiye edebileceğim; okurken çok keyif aldığım bir kitap.

01:04 14.09.2017

3 Eylül 2017 Pazar

Tozlu Rüyalar Kitapçısı

İlginç bir şekilde markette görüp, çok uygun bir fiyatta olmasının ve bu ara böyle film tadında çerezlik bir kitap okuma isteğimin beni kandırmasıyla alıp, okurken gerçekten keyif aldığım bir roman oldu Cynthia Swanson'ın Tozlu Rüyalar Kitapçısı adlı romanı.
Rüyayla gerçek hayat arasında yaşayan bir kadının ağzından anlatılan roman ustaca kurgulanmış. Ben durumu ortalarda çözdüm ama bit yeniği aramadan okuyanlar için sonu sürpriz olur.:) Yazarın tek romanıymış. Eğer başka olsaydı okuduğum tek kitabı olarak kalmayacaktı.
Film izlermişcesine keyifli, çerez niyetine bir okuma için tavsiye ederim.

03.09.2017 

20 Ağustos 2017 Pazar

Kur'an ve Sünnet Işığında Görgü

İbrahim Ünal'ın kaleme aldığı bu eser Rasulullah s.a.v.'in sünnetlerini hayatımıza uygulamamıza yardımcı olması adına faydalı bir kitap. Yalnız yararlandığı bazı kaynakların başka konularda sıkıntılı görüş belirten şahıslar olması keşke onlardan alıntı yapmasaydı dedirtti. Bunun dışında genel olarak sahih hadislerden; Riyazu's-salihiyn'den faydalanmış. Kitaptaki başlıklardan örnekler şöyle:

*Temizlik
-Abdest
-Gusul
-Tırnak Kesme
...

*Fiziki Edep Konuları
-Saç ve Sakal Durumu
-Koku Sürünme
-Yüzük
...

*Yeme ve İçmede Edep

*Yatmada Edep

*Yolculukta Edep

*Söz ve Sesle İlgili Davranışlar
-Gülmenin Sınırı
-Şakada Ölçü
-Selamlaşma

*İbadetleri İlgilendiren Edep Konuları

Bunun gibi öz olup daha iyisini buluncaya kadar tavsiye edebilirim.:)

20.08.2017

Yakınlık

Çok kıymet verdiğim yazar Mustafa Ulusoy'un okumadığım iki kitabı kalmıştı, bununla birlikte bire düştü. Denemelerinde değindiği konular ve anlatım tarzı yine çok iyi olmasına rağmen şahsi fikrimce kitapları arasındaki en zayıf halka bu. Okuyanların ufkuna katacakları elbette olacaktır ancak daha önce okumayanlara öncelikli tavsiye edeceğim Mustafa Ulusoy kitaplarından değil bu. Yine de kütüphaneme değer kattı.
Kitaptan sevdiğim birkaç cümleyi buyrun:

*''Hayat ardı ardına gelen anlardan oluşur. Tek bir anda yapılacak bir hata, bazen tüm hayatı etkileyebilir.'' sf.70

*''Bir insan başka bir insana sükunetten, huzurdan daha değerli ne verebilir?'' sf.86

*''Ne devletle ne rejimle bir alıp veremediğiniz var. Ama duygularınızla çok ilgilisiniz. Duygularınızsa Yaratıcısız yapamıyor...''
''Nefsimizle zaten başımız dertedir. Nefsimiz hemen kendine yandaşlar bulur. Kalbimiz ve ruhumuzsa çoğu kere yalnızdır.'' sf.88

*''Her kalp atışın hücrelerin rızkını taşıyor.'' sf.102

*''Nimetlerin verildiği durumlarda teslim olmayan bir kalp için en büyük tehdit kaybetmektir.'' sf.177




18 Temmuz 2017 Salı

Bakara Sûresi Tefsiri


Mahmud Sami Ramazanoğlu hz.'nin derya gönlünün ve ilminin meyvesi olan bu eserini, Bakara Sûresi'ne dair öz ve anlaşılır bir tefsir okumak isteyenlere tüm kalbimle tavsiye ediyorum.
Kitapta ayetler hem Arapça lafzıyla hem de mealiyle yer alırken konu konu ayrılmış fihristi aradığını bulmak için insana yardımcı oluyor. 
10/10'luk bu kıymetli eser her kitaplıkta bulunmalı. :)

not: Bu başlık zaman zaman kitaptan alıntılarla güncellenecek inşaAllah.

Gönlüme Hû Düştü



Bir Halit Ertuğrul romanı..
Öğrencilik yıllarını İslam'a düşmanlıkla geçirmiş taze bir öğretmenin hidayet öyküsünü anlatıyor Halit Ertuğrul. Çerez niyetine okunabilecek sürükleyicilikte olmakla birlikte Ertuğrul'un diğer kitaplarında hissedegeldiğim edebi yavanlığı Gönlüme Hû Düştü'de de hissettim. Bunun yanısıra kitapta tashih hataları gırla gidiyor. Bu denli tanınmış bir yayınevi ve bir dolu kitaba sahip bir yazara basit tashih hataları hiç yakışmıyor. Yine de dini akıcı bir roman okumak isteyenlere; özellikle genç kesime tavsiye edebilirim.

10 Haziran 2017 Cumartesi

İyi Günde Kötü Günde Evlilik


Kendim başlatıp kendim sürdürdüğüm :) #evlenmedenönceoku hashtagini Hekimoğlu İsmail'in İyi Günde Kötü Günde Evlilik adlı kitabıyla güncelliyorum. Kitap, yazarın dini bakış açısıyla evlilikle ilgili deneyimlerini ve şahit olduğu tabloları içeriyor. Akıcı ve zevkli bir dil kullanılmış ancak bir parça daha edebi bir üsluba sahip olmasını yeğlerdim.

Kitaptan bazı başlıklar şöyle:
*Evlilik ve Aile
*Eş Seçimi
*Nişan-Nikah
*Evlenme Biçimleri
*Evliliklerde Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Yolları
*Çocuk Terbiyesi
*Çocuklarda İman Eğitimi

Sık sık kalem oynattığım kitaptan sadece şu üç cümleyi paylaşsam kâfidir: 

*''En büyük özgürlük İslam'a köle olmaktır.''
*''Evdeki otoriteyi erkek sağlamaz. Otorite Allah'a aittir.''
*''Evin reisi İslamiyet olmalıdır.''




Ben Bir Gürgen Dalıyım



Hasan Ali Toptaş ''ne yazsa güzeldir'' dedirttiği için tereddütsüz okudum Ben Bir Gürgen Dalıyım'ı. Okunmaya elbette değer fakat kitaplara ayırdığım vakit-nakit hakkımı yazarın başka bir kitabına ayırsaymışım iyiymiş. :) Kitap, Küçük Prens misali büyük-küçük her yaşa hitap ediyor ve sanırım ben bu aralar bu tür bir kitap okumak istemiyormuşum. Yine de, bir ağacın gözünden doğanın, insanların ve acı gerçeklerinin anlatıldığı Ben Bir Gürgen Dalıyım kaliteli baskısı ve sevimli resimleriyle ilgilileri için keyifli bir okuma olacaktır.


25 Mayıs 2017 Perşembe

Hayat Apartmanı



Neredeyse tüm kitaplarını -bazılarını ikişer kez olmak üzere- okuduğum, iç alemime ve fikir dünyama hatrı sayılır bir katkısı olup gıyabında dua ettiğim Mustafa Ulusoy'un bu ay -2017 Mayıs- yayımlanan romanı Hayat Apartmanı, diğer kitaplarından farklı üslubuyla yine dolu dolu bir tefekkür yolculuğuna çıkardı beni.

Diğer roman yorumlarımda olduğu gibi bunda da tat kaçırmaması için konu üzerine çok yazmayacağım ama şöyle özetleyebilirim: İnsan ölürken hayatı bir film şeridi gibi gözünün önünden geçer, derler ya hani, işte bu roman Hayat Apartmanı sakinlerinden birinin ölüm anını genişletip kitap yapraklarıyla gözümüzün önünden geçiriyor. Zerre kadar iyiliklerin bile boş olmadığını anlatıp umutlandırırken zerre miktarı kötülüklerin veya ihmallerin de ahirete açılan kapı olan ölüm anından itibaren yakamıza yapışacağından bahsedip usul usul ikaz ediyor. Okuyucu bu kitapla sadece sürükleyici bir roman okumakla kalmıyor, aynı zamanda ölüm üzerine tefekkür etmiş oluyor. Yazarın tüm kitapları gibi bunu da gönül rahatlığıyla tavsiye ediyorum.

Yazara not: Kitabın en sevdiğim bölümü Halepli Muhammed'in hikayesinden bahsedilen bölümdü. Sık sık satır altı çizdirdi, hüzünlü tebessümler ettirdi. Halepli Muhammed'e dair ayrı bir roman okuyabilsek ne tatlı olur.


14 Mayıs 2017 Pazar

İslam'da Evlilik/ Evliliğin Faziletleri

Cübbeli Ahmet Hoca'nın muhtelif konular için ayrı ayrı yayınladığı eserlerden biri İslam'da Evlilik. Bu başlık altında yayınladığı 3 kitap içinde bana lazım olanın ''Evliliğin Faziletleri ve Eş Seçerken Aranacak Vasıflar adlı kitap olduğunu düşünüp onu edindim ve müellifin diğer eserleri gibi hızlıca ilerleyip çabuk bitirdiğim bir kitap oldu, çünkü hadis ve ayetlerin Arapça metinleriyle belirtilen kaynaklar epeyce yer kaplıyor. (Burada bir parantez açalım, evimizde Hanefi fıkhına dair ciltlerce kitabımız bulunduğu halde Cübbeli'nin konu konu yayınladığı fıkhi eserlerden çok daha fazla faydalanıyorum çünkü hem daha güncel hem de herkesin anlayabileceği bir dille yazılmış. Allah ondan razı olsun.)

#evlenmedenönceoku etiketine dahil olarak okuduğum bu ikinci kitap ilki kadar olmasa da yeni bilgiler edinmeme vesile oldu. Evliliğe teşvik konusunda ise bu kitap diğerini geçti ve evlilik konusundaki niyetlerime daha güzel niyetler eklememi sağladı.
Kitaptaki başlıklardan örnekler vereyim:
*Nikah Nimeti
*Evlenmenin Dinin Tamamlayıcı Unsurlarından Biri Olduğu
*Evlilerin Bekarlardan Üstünlüğü
*Eş Seçerken En Çok Hangi Hususlara Dikkat Etmek Gerektiği
*Evlenilecek Kadında Aranacak On Vasıf
*Nikahın Faydaları
*Kimin Hakkında Evliliğin, Kimin Hakkında ise Bekarlığın Daha Hayırlı Olduğu

Bu başlıklar altında da onlarca alt başlık var, detaya girmiyorum. Cübbeli Ahmet Hoca'nın daha önce hiçbir kitabını okumamış olanlar için bilgi: Kitapları şahsi fikirlerinden ziyade ayet, hadis ve evliyaullahtan kıssa ve sözlerden ibaret. Kitaplarının en faydalı yönü de tüm konuların tek tek başlıklara ayrılıp fihristte yazıyor olması ve kaynakların belirtilmiş olması. Yorumu bitirirken kitaptan evliliğe teşvik edici öyle hadisler paylaşacağım ki başka söze gerek kalmayacak zaten. :)

*''Her kim (haramlardan sakınma niyetiyle) Allah için evlenir ve (fakir-zengin bakımından) Allah için evlendirirse, gerçekten o kişi Allah'u Teala'nın dostluğunu hak etmiş olur.'' (Hadis-i Şerif, İmam-ı Gazali, el-İhya)

*''Ümmetimin erkeklerinin en hayırlıları hanımlarına en hayırlı olanlardır. Ümmetimin kadınlarının en hayırlıları da kocalarına en hayırlı olanlardır. Onlardan her bir kadın için her gün ve gece, sabredip sevabını Allah’tan bekleyerek Allâh yolunda öldürülmüş bin şehidin sevabı yükseltilir. Muhammed (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Sizin içinizdeki en ednâ bir adamdan ne kadar üs-tünse, onlardan biri de hurilerden o kadar üstündür. Ümmetimin kadınlarının en hayırlısı Allâh’a isyan dışında kocasının istediği her hususta kocasını sevindirecek iş yapandır. Ümmetimin erkeklerinin en hayırlısı da bir annenin çocuğuna şefkatli davrandığı gibi şefkatli davranandır. Onlardan her bir erkek için her gün ve gece, sabredip sevabını Allâh’tan bekleyerek Allâh yolunda öldürülmüş yüz şehidin sevabı yükseltilir...” (Hadis-i Şerif, Abdulkadir Geylani hz, el-Gunye)

*''Hangi bir kadın düzeltme niyetiyle kocasının evinden bir şey kaldırır, koyarsa mutlaka Allah'u Teala ona bir hasene (sevap) yazar, bir günahını siler, bir derecesini de yükseltir...'' (Hadis-i Şerif, Abdulkadir Geylani hz, el-Gunye)


9 Mayıs 2017 Salı

İslam'da Evlilik ve Mahremiyetleri

Merhum Osman Karabulut'un İslam'da Evlilik ve Mahremiyetleri isimli kitabıyla #evlenmedenönceoku isimli konu etiketini başlatıyorum. :)

Evlilik konusunda hayal veya hırsları olmayan, 'Bekârlığım da evliliğim de Senin için, bana en hayırlı ve huzurlu olanı nasip et Rabbim!'' diye dua eden bir kardeşiniz olarak evlilikle ilgili okumalara başlamanın zamanının geldiğini fark ettim (:D) ve ilgili kitapları araştırdım. Önüme çıkan onlarca yazar arasında kıymetli Osman Karabulut ismini görünce sahihlik sıhhatine güvenerek aldığım ilk kitap bu oldu. 

375 sayfalık bu kitap 3 temel bölümden ve onlarca alt başlıktan oluşuyor. ''İslam'da Nikah'' başlıklı birinci bölümde ''evlenmenin faydaları, evlenmenin zararları, nişan merasimi, nikahın hükmü, mehir, '' gibi onlarca başlık var. Bunlar evlenmeden önce okunması lüzumlu konular ama diğer iki bölümü hâlihazırda evli olanlara da tavsiye edebilirim. İkinci bölüm başlığı: ''Erkeğin Aile Yuvasındaki Mevkii ve Vazifeleri'', üçüncü bölüm başlığı da ''Kadının Aile Yuvasındaki Vazifeleri''. Bu bölümlerdeki maddi manevi ve ahlaki vazifelerin fıkıh ve siyer kaynaklı olarak ele alınmasına bakarak bu eser için bir nevi evlilik ilmihali de diyebiliriz. İster evli, ister evlilik arefesinde olun kütüphanenize katmanıza değecek bir kitap- hem gelin hem de damat/ adayları için:)

09.05.2017

6 Mayıs 2017 Cumartesi

Çocukluk Sırrı



Çocukluk Sırrı, okuduğum Adem Güneş kitaplarının ikincisi ve yine şüphesiz ki sonuncusu değil. Bu kitabı okuduğumu gören bir ablam ''Erken başlamışsın.'' dedi gülerek. Pedagoji üzerine okumaya başlayalı en az on sene olduğunu ve bu alana duyduğum ilgiden sebep çocuklar üzerine bir eğitim programına katıldığımı söylemedim.. (Bir hocam ilerde lazım olur diyerek, ismime yazar arkadaşına imzalattığı çocuk eğitimi üzerine bir kitap hediye etmişti. Okuduğum ilk pedagojik kitap oydu.)

Bu tür kitapları tabi ki anne babalar mutlaka okusun, anne baba adayları da.. Fakat bence halalar da okumalı mesela.. Ablalar, abiler de okumalı. Öğretmenler illa ki okumalı. Bakışları, sözleri tek bir çocuğa değen kimseler de okumalı. Rastgele söylenmiş bir söz, yöneltilmiş herhangi bir bakış onların ruhunda onarılması güç yaralar açabileceği gibi, bir gün meyveye duracak tohumlar da atabilir ruhlarına. Yazarken duygulanıyorum ve kitap yorumundan uzaklaşıyorum, sanırım bu konu üzerine özel bir paylaşım yapacağım.


Kitaba dönersek; Çocukluk Sırrı, en güzel bir yaratılışla yaratılmış çocukların karakter ve kişiliklerine balta vurmadan onların müspet yönde gelişimine nasıl katkıda bulunabileceğimizi anlatıyor. Ceza ve mükafat sisteminin olumsuz yönlerini ele alırken, Batı Pedagojisi'yle Anadolu Pedagojisi'ni karşılaştırıyor. Çocuk eğitiminde en çok neden güçlük yaşandığına dikkat çekiyor ve onları daha iyi anlamamıza yardımcı oluyor. Bazı paragraflarını tekrar tekrar okuduğum kitabın bana göre tek eksiği çözüm yollarından detaylı bahsedilmemiş olması. Evet tüyo veriyor, ama üretilebilecek çözümlerden yeterince bahsetmiyor. Benim iyi anlamamış olma ihtimalim de var tabi. Eminim onlarca kitabından bir başkasında aklımdaki sorulara daha net yanıtlar bulabilirim. Bu kitap çok sevdiğim yeğenlerimin ve tüm canım çocukların ruhuna ışığını yansıtabileceğim feneri elime verdi. Gerisi de çorap söküğü gibi gelir değil mi? Hadi inşaAllah gelir. 

Ezcümle, okuyunuz okutunuz dostlar!

06.05.2017

19 Nisan 2017 Çarşamba

Oyuncak Tamirhanesi



*''İnsanın, kelimenin tam anlamıyla insan olması Rabbinin esmasına ayna olabilmesiyle mümkün oluyor ise eğer, alemler Rabbinin bu ismi de insanın iç dünyasına ve davranışına yerleşmiş olmalıdır. Allah Rahîm ise, kula da yakışan merhamettir. Allah Cemîl ise, kula da yakışan, işini güzel yapmaktır. Allah Âdil ise, kul da adaleti gözetme durumundadır. Allah Afuvv ve Gafûr ise, kul da affedici ve bağışlayıcı olmalıdır. Ve Allah Settar ise, kulları da sırları örten, ifşa etmeyen kişiler olma durumundadır.'' sf.109

*''...Ey yeryüzü kadınları! Olmak istiyorsanız, görünmek zorunda değilsiniz! Hele ki güzel görünmek zorunda hiç değil!..'' sf.128

*''Kadın cemâli, erkek celâli temsil eder. Bu ikilinin helal ve meşru dairede buluştuğu aile hayatı ise, ortaklaşa bir 'kemâl' yolculuğudur.'' sf.150

Nefsimizi; dolayısıyla Rabbimizi bilmek için getirildiğimiz şu imtihan dünyasında, nefsini bilen samimi kalp sahiplerinin eserlerini okumayı çok seviyorum. Metin Karabaşoğlu'nun deneme türündeki kitabı Oyuncak Tamirhanesi'nde kâh içimden geçenlerin yazıya dökülmüş halini buldum; kâh fikir heybeme yeni güzellikler kattım. Neresinden baksanız zaman ayırdığıma değdi. Okuma boyunca kalemimi neredeyse hiç elimden düşürmediğim Oyuncak Tamirhanesi'ni ufkunu ve dahi kalbini genişletmeye talip olan herkese tavsiye ediyorum.


20.04.2017

18 Nisan 2017 Salı

Kurt Gölü

Kurt Gölü'nü okumamla birlikte David Gurney serisini tamamlamış oldum ve artık rahatlıkla şunu söyleyebilirim: En iyi romanının ilk romanı olması bir yazar için bir nevi şanssızlık olsa gerek. Gerçi bu şahsi hissim olduğuna göre yazar için değil okur olarak benim için şanssızlıktı. Diğerlerindeki kurgu zekasının da hakkını yiyemem ama hiçbiri Aklından Bir Sayı Tut gibi baştan sona kadar heyecanla okutamadı kendini. Bazısı ilgimi tam anlamıyla 100'lü sayfalarda yakalarken Kurt Gölü'nde bunun için 300'lere kadar sabretmem gerekti. Geriye kalan 170 sayfa kendini nihayet bir solukta okuttu.


Serinin son kitabı olan Kurt Gölü diğerlerinden bir yönüyle daha farklıydı; diğer kitaplarda Madeleine için en az Dave kadar cesur ve zeki bir portre çizilirken Kurt Gölü'nde olaylara daha aktif biçimde dahil olduğu ve geçmişiyle yüzleşme süreci yaşadığı için kaprisli ve biraz itici bir Madeleine ortaya çıkmış. İnsanlık hali dedim sineye çektim lakin önceki kitaplardaki Maddie'yi özlediğimi de belirtmek isterim. 


Yorumumu bitirirken bir de tavsiye: Eğer benim gibi geceleri köpeklerin havladığı ve baykuşların öttüğü bir mahallede yaşıyorsanız Kurt Gölü'nü geceleri okumayın.:)

11 Nisan 2017 Salı

Butimar



Bir roman ne kadar sürükleyici olabilirse o kadar sürükleyici ve bir kitap en fazla ne kadar güzel bir Türkçe'yle yazılabilirse o kadar güzel bir Türkçe'yle yazılmış bir şaheser bana göre Butimar. Olayların işlenişindeki akıcılık ve beni gerçek hayattan koparıp kitabın iki kapağı arasında ustalıkla ağırlaması bir yana sırf yaşattığı edebi şölen için de tavsiye edebilirim Butimar'ı. Okuma boyunca uçlu kalemim elimden düşmedi ve dudaklarımı mesken tutan hüzünlü tebessümlerim yerinden kıpırdayamadı.

Yazarlardan birinin ''ödünç vermek istemediğim kitaplar'' listesi varmış. Öyle bir listem olsaydı bu kitap ilk sıralarda yer alırdı ama tabi ki canım dostlarıma ''Bunu okumalısııın!'' diyerek kitabı teklifsiz vereceğim.:) Konumuza dönersek, diğer roman yorumlarımda olduğu gibi bunda da spoiler (tatkaçıran) vermemek adına konudan ziyade bende uyandırdığı hislerden bahsedebilirim en fazla. Konusu birkaç kelimeyle kitabın arka kapağında şöyle özetlenmiş: ''Savaş, aşk, simya, büyü, göç, devrim, sefalet ve dostluk.'' Tüm bu konular içinde aşk, Yusuf'un Butimar'a yazdığı mektuptaki gibi olsaydı ya da öyle kalsaydı bu aşkı sevebilirdim ama okursanız göreceksiniz ki tüm suret aşkları gibi bu aşk da bir yanılsamadan ibaret olup nazarımda sınıfta kaldı. Oysaki bahsettiğim mektup şöyle başlıyordu: ''...Güzelliğin şahsi değil Allah'tandır ve ben O'nunla dostum.'' Membaından uzaklaşsa da bu aşkın ve Yusuf'un zehirli simya tutkusunun akıcı anlatımına tek kelimeyle vuruldum.

Romanın öne çıkan karakteri Yusuf ise de benim kahramanım Behzad. Onu daha fazla okuyabilmek isterdim diye düşünürken kitabın son cümlesi hüzünlü ve tatlı bir sürpriz oldu. Gülümsetti.
Birkaç sene evvel Uçurtma Mevsimi adlı hikaye kitabıyla kalemini sevdiğim genç yazar Kaan Murat Yanık'ı romandaki hünerinden dolayı da tebrik ediyor, yeni çıkacak kitaplarını dört gözle bekliyor ve bu yorumu okuyan herkese kitabı şiddetle öneriyorum.

11.04.2017

5 Nisan 2017 Çarşamba

Kuşlar Yasına Gider



Halihazırda okumakta olduğum bir kitap varken bulunduğu yerden ''beni oku'' diye göz kırpıp durmasına daha fazla kayıtsız kalamadım ve iki kitabı birlikte götürmeye karar verdim ama Kuşlar Yasına Gider geriden gelip ani bir deparla rakibini solladı geçti. Yüreğimde izler bırakarak geçti yahut yüreğimdeki izleri deşerek geçti.. Ne yazsam bilemiyorum kitap hakkında. Aslında okurken hafızamda nice hatıra canlandı ama kalbimdeki sandığın kapağını açarsak gözlerim bulutlanır, yağmur yağar. Okurken bulutlar geçti zaten; şimdi yeniden ıslanmak istemiyorum. Kitabın arka kapağında yazan şu cümleler kitapla ve okurken neler hissettiğimle ilgili yeterince bilgi veriyor: 

''Pırıl pırıl ışıyan Türkçesiyle Hasan Ali Toptaş, 

Kuşlar Yasına Gider’de romancılığına yeni bir boyut katıyor: anlatmıyor, söylemiyor; nefeslendiriyor. 
Kadirşinas otlarının mırıltısını, of dememenin ilmini, 
eldeyken kıymetini bilmenin erdemini, ömürden giden 
günlerin sabrını okudukça zihnimiz, gönlümüz havalanıyor. 
'Babalar, alınlarımıza yazılmış yalnızlıklardır' sözü 
yankılanıyor kulaklarımızda. 
Kuşlar Yasına Gider; atların koşması kadar doğal, kaleme 
iç çektirecek kadar merhametli bir roman.''

İnsanlık ve ölüm üzerine hüzünlü bir tefekkür niyetine bu merhametli romanı okumanızı şiddetle öneririm.

05.04.2017

2 Nisan 2017 Pazar

Kün



Haftalardır kitap okuyabilecek uygun vakit ve rahat zihin bulamayan kardeşinize ilaç gibi geldi Kün. Bunca dağınık zihne bir de ite kaka giden bir kitap denk gelseydi kitaplarla aramda açılan mesafe zor kapanırdı herhalde. Kün son derece sürükleyici, hem eğlendiren hem de hüzünlendiren ilginç bir roman. Sezgin Kaymaz'ın kalemiyle niye daha önce tanışmadım, dedirtti. Üsluplarının birbiriyle alakasının olmadığı halde İhsan Oktay Anar'ın Puslu Kıtalar Atlası'ndan aldığım tada benzer bir tat aldım Kün'den, belki de ikisi de başarılı birer fantastik kurguya sahip olduğu içindir.
Kün'ün beni kitabı tavsiye etmekle etmemek arasında kararsız bırakan bir yanı var; çok çok fazla argo ve küfür içermesi. İlk 16 sayfayı nasıl okuduğumu bilemedim. Kitap benim için 17. sayfada başladı. Lakin havada uçuşan küfürler sonrasında da devam ediyor. ''Karakterler öyle konuşuyor, n'apak?'' denmesin, rica edeceğim. Konuşmasalarmış. Adaba aykırı tek bir kelimeyi ne gerçek hayatta duymaya, ne de birilerinin muhayyilesinden okumaya tahammülüm var. Bu durum maalesef Kün'ü okurken tadımın sık sık kaçmasına sebep oldu. 
Romanı çok seven @enaryo 'cağzımın emanet selamını Çeto'ya karşıma çıktığı ilk anda ilettim. Bu arada Çeto'yu hiç öyle hayal etmemiştim. :) Bundan sonra okuyacaklara da benden emanettir, Ömer'in başını okşayın benim için. 

8 Mart 2017 Çarşamba

Giderken Bana Bir Şeyler Söyle



Yüreğine ve üslubuna bayıldığım Mustafa Ulusoy'un ''insanın temel acıları serisi''nin ikinci kitabı olan Giderken Bana Bir Şeyler Söyle adlı romanı ölümü anlatıyor. Vazgeçilmez baş kahramanımız yine Dr. Mavi ve yine danışanlarıyla yaptığı terapilerle yazar, ölüm korkusu ve kaybetme kaygısının üzerine gidiyor; onlarla nasıl başa çıkılabileceğine dair esaslı çözümler üretiyor. Her zaman belirttiğim gibi; Mustafa Ulusoy kitapları başlı başına birer terapi. Takriben on sene önce ödünç alarak okuduğum bu kitabı bu aralar yeniden okumaya ihtiyacım vardı. Bilvesile kitaplığıma katmış oldum. İkinci okuyuşum olmasına ve içinde geçen birçok bahsi okudukça hatırlamama rağmen yine müthiş keyif alarak okudum. Ölüm korkusu ya da sevdiklerini kaybetme kaygısı çekenlere ve sevdiklerini ahirete uğurlamış olmanın hüznüyle başa çıkamayanlara tavsiyemdir.
Altını çizdiğim cümleler çok fazla ama birkaçını paylaşmak istiyorum. Buyrunuz:

*''Kaybeden olmak, her şeyden ayrılıyor olmak bizim temel gerçeğimiz ve bu da tam tamına insan olmanın ağırlığının nedeni. Ama bu kaldırabileceğimiz bir ağırlık. Bunu dayanılmaz hale getiren de kaybetmeye razı olmamamız diyebilir miyiz?'' sf.91

*''En uygun ölüm zamanı, insanın öldüğü zamandır.''sf.100

*''Bu hayat, bu şeyler benimdir.' diyen herkes yanılmıştır. Boş inançtır bu. Hayatını ölümün elinden kurtaramayan insan, bu benim hayatımdır deme hakkına sahip değildir. İnsan yalnızca şunu söyleyebilir: 'Bu hayat bana sadece verilmiştir.'' sf.133

*''Evet, burası çocuklara bile zulmedilen bir dünyaydı. O, çocuklara cinsel taciz uygulayın, dayak atın, fiziksel ve duygusal şiddet uygulayın demiyordu ki. Aksine adaleti, şefkati, merhameti emrediyor, zulümden sonsuz nefret ettiğini vurguluyordu. Ayrıca bu dünyada adaletin mutlak manada tecelli edeceğini de söylemiyordu. Adaletin mutlak tecellisi dünyanın hayatının sonunda, tüm ruhların ölümünden sonra, orada, öte dünyada olacaktı.'' sf.146

*''İnsan kalbinin tesellicisi teslimiyettir, doktor.'' sf.231

*''Küçük bir ifade değişikliği, 'güzel' yerine 'güzel yaratılmış' demek, insanı birden kainatın en önemli işini yapar hale getiriyordu. İnsan kendisini, kainatı O'ndan kopardığında kasvete boğuluyordu. Çünkü kalp sadeceO'nu anınca tatmin oluyordu. O'nsuz geçen anlar, hem kalbe kasvet veriyor, hem de hiçliğe karışıyordu...''sf.247

*''Geçici ayrılığın hüzün içermediğini iddia edecek değilim. Ama bu yakıcı bir hüzün değildi. Geçiciliğin özlemle karışık hüznüydü. İçinde kavuşma umuduna da barındıran bir hüzün. Şimdilik bir arada olamama hali...'' sf.268

27 Şubat 2017 Pazartesi

Gelibolu



Arkadaşım ödünç vermese Buket Uzuner'le tanışacağım yoktu. Gelibolu sürpriz bir okuma oldu benim için. İyi de oldu. Sürükleyici bir roman okumuş oldum. Fakat iyi ki yazar kitabın başına şöyle bir bilgi notu düşmüş: ''Bu roman bir kurgu çalışmasıdır. Gerçekle benzerlikler, olsa olsa tesadüftür.'' Tüm bunların kurgudan ibaret olduğunu bilerek okuduğum için öykünün içine yer yer yedirilen siyasete katlanabildim.

Kitapta en sevmediğim şey Ali Osman'ın mektuplarında parantez içlerine Osmanlıca kelimelerin yeni Türkçe anlamlarının not olarak düşülmüş olmasaydı. Mektupların üç nüshadan oluştuğu belirtiliyordu. Latince, Osmanlıca ve İngilizce. Biz Latince'ye çevrilmiş nüshayı okuyormuşuz. Parantezlerin sebebi buymuş ama mektuplardaki Osmanlı Türkçe'sinin etkileyiciliği azalmıştı. Parantez yerine sayfa altına not düşülseydi mektupları okumak daha keyifli olurdu. 

Romandaki herkesin hayran olduğu Beyaz halayı ben pek sevemedim. Karakterinin nasıl özgün olduğunun ve herkesin kendisine ne denli büyük hayranlık beslediğinin defaatle anlatılması üzerimde ters etki yapmış olabilir. Herkes gibi Beyaz halanın gölgesinde kalmış Viki karakteri benim için daha ilgi çekici biriydi ama onun da derinine inilmedi. Yine de akıcı bir roman okuduğumu, Buket Uzuner'in hayal dünyasına konuk olmaktan memnuniyet duyduğu belirterek romana 6/10 puan veriyorum. :)

19 Şubat 2017 Pazar

Mahremiyet Eğitimi


Senelerdir gerek kitapçıların çok satılan raflarında gerekse sosyal medyada sıkça denk geldiğim Pedagog yazar Adem Güneş'in okuduğum ilk kitabı Mahremiyet Eğitimi. Çocuk psikolojisi ve eğitimine olan ilgimden ötürü zaman zaman pedagojik kitaplar okurum ama Adem Güneş ismiyle sık sık karşılaşmama rağmen; ya da tam da bu sebepten -zira popüler şeylere karşı çekimserimdir- ilk kez bir kitabını okudum. İyi ki okumuşum! Bu okuduğum tek kitap olarak kalmayacak, devamı da gelecek inşaAllah. 
Kitap, isminden de anlaşılacağı üzere çocuğa mahremiyet eğitimin niçin verilmesi gerektiğini ve nasıl verilebileceğini anlatıyor. Bunun yanısıra çocuktaki öfkenin nasıl yönetilebileceğinden ve vicdan duygusunun nasıl pekiştirilebileceğinden bahsediyor. Mahremiyet eğitiminin gerekliliğini anlatırken çocuk tacizlerine dair örnekler veriyor. Ben, tüylerim diken diken olmuş; mideme yumruk oturmuş halde okudum. Anne-babaların mutlaka ama mutlaka okuması gerektiğine inanıyorum. Hatta yalnızca onlar değil; öğretmenlerle sosyal hizmet uzman ve yardımcıları da okumalılar. Okuyalım ey insanlar! Sağlıklı bir çocukluk ve sevgi dolu bir dünya için okuyalım, öğrenelim, vicdana uygun bilgileri hayatımıza geçirelim.

Kitabın içindeki başlıklardan örnekler verip ne okuyacağınız hakkında bilgilendirmeye geçmeden önce yapıcı eleştirilerimi de paylaşmak istiyorum ki belki daha sonraki baskılar için dikkate alınır. Kitap en ufak bir tashihten geçmeden rafları doldurmuşa benziyor. Yaygın bilinen imla hatalarından tutun anlatım bozukluğu, gereksiz kelime tekrarı gibi hatalar kitapta gırla gidiyor. İnsanlık namına değil belki ama Türkçe'miz hatrına kitabın tashihine el atılsın lütfen.

İşte kitaptan birkaç örnek başlık:
*Cinsel eğitim mi? Mahremiyet eğitimi mi?
*Çocuğun cinsel kimlik kazanım süreci
*Taciz nedir?
*Duygusal taciz nedir?
*Fiziksel taciz nedir?
*Tehlike nerede kimse bilmiyor.
*Tacize karşı refleks kazandırma
*Yalan, vicdanı zehirler.
*Taciz yaşayan çocuk nasıl anlaşılır?
*Taciz hakkında doğru ve yanlış bilinenler

30 Ocak 2017 Pazartesi

Cennete Otostop



Cennete Otostop, dünyanın çeşitli ülkelerindeki birbirinden farklı ve etkileyici hidayet öykülerinden oluşuyor. Gazeteci yazar Adem Özköse'nin sonradan Müslüman olanlarla yaptığı 19 röportajı topladığı bu kitabı ilgiyle okudum. Önceki hayatlarında kimi Hristiyan, kimi Budist, kimi ateist olan kahramanların hidayet öyküleri bana doğuştan içinde olduğumuz İslam'ı hakkıyla yaşamaya gayret dahi etmemekle ne denli nankör olduğumuzu fark ettirdi. Hikayeler içinde özellikle Müslümanları dininden döndürmek için yola çıkıp kendileri Hristiyanlık'tan vazgeçen eski papazların anlattıklarını ilginç buldum. Kitapta bahsi geçen kahramanların çoğu tıpkı sahabe-i kiram gibi maddi manevi zulme uğramışlar ama kuvvetli imanları sayesinde kavuştukları iman nimetinden zerre şaşmamışlar. Cennete Otostop'u okurken hüzünlendim, keyif aldım, pasifliğimden utandım ve imanı aratmadan verdiği için Rabbimize şükrettim. Size de okumanızı öneriyorum.

30.01.2017

28 Ocak 2017 Cumartesi

Reis Bey


Gönlüne ve kalemine hayran olduğum Necip Fazıl'ın piyes türünde yazdığı Reis Bey beni en az diğer eserleri kadar sarstı. Hakimlik mesleğini layıkıyla icra etmek uğruna kalbini kilitleyip salt akılla hükmetmek gerektiğine inanan bir Ağır Ceza Mahkemesi reisinin mühürlü kalbinin kilidini kıran çarpıcı bir hadiseyi konu edinen kitabı önce ne hissedeceğimi bilemeden sonra da derin bir teessürle okudum. NFK'nın fikir çilesiyle konuşturduğu kaleminin eseri nice cümlenin altını çizdim. Hepsini paylaşmak isterdim.. tüm insanlıkla.. Şimdilik üç paragraf alıntılıyor, gerisi için kitabı temin edip okumanızı kuvvetle öneriyorum.

*''Merhamet! Lügat kitabında bir kelime.. Onu öğretmek... İnsanlara acımayı belletmek.. Acımanın usüllerini, ana mektebi programına eş yürütmek.. Bütün cemiyeti mahşer arsasına benzer, bir acıma ve bağışlama zemininde toplamak, oradaki bir milyon bacalı, bilmem kaç milyon çarklı merhamet kombinasında çalıştırmak... İnsanda kötülük iktidarını döve döve pekleştirmek yerine, hohlaya hohlaya yumuşatmak, insanı kötülüğe iktidarsız kılmak...'' sf.126

*''Ağlayın çocuklar!.. Mazlumun, kendinde kıyılana, zalimin de kendinde kıydığına ağlayın! Mazlumun hesabı görülür; ya zalimin kaybettiği?.. Gözyaşına ulaşılmadıkça ele geçmez. Zalime daha çok ağlayın çocuklar...'' sf.89

*''Kalbim bütün dikişlerinden yırtıldı; yine mühürü istediğim gibi açılmıyor. Beş dakika uyusam, merhametsiz uyanıyorum. Yediğim yemeğin ilk lokmasında merhametli, son lokmasında zalimim!.. Ne yapayım ki, bütün kin ve garez duygumu, kendime, bütün af ve merhamet hissimi dünyaya çevirebileyim.?.. Ne etsem, nefsim arkadamdan yetişip payını almayı biliyor...''sf.141

28.01.2017

25 Ocak 2017 Çarşamba

Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu



İnsan psikolojisini ifade ediş tarzını olağanüstü bulduğum Stefan Zweig'ın çarpıcı kitaplarından biri Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu. Kitap, apartman komşusu olan bir yazara çocukluk yıllarından itibaren platonik bir aşk besleyen bir kadının ona seneler sonra yazdığı mektuptan oluşuyor. Kadının duygularını hastalıklı bulmam ve okudukça kendisine sinirlenmiş olmam okumaktan zevk aldığım gerçeğine gölge düşürmedi. Aşkın psikolojisi failin dilinden ancak bu denli başarılı anlatılabilirdi. Bu yüzden Zweig beni kalemine yine hayran bıraktı. Kitabı ''bilinmeyen kadın''la konuşa konuşa okudum. Ona bildiklerimden ve hislerine dair öğrendiklerimden bahsettim. Aşkın psikolojisini, aslında ne olduğunu ve niçin ızdırap verdiğini müthiş iyi açıklayan Aynalar Koridorunda Aşk kitabımı hediye edebilmek ister(d)im bilinmeyen kadın(lar)a. Onu anlayarak okusalardı intihar etme noktasına gelmezlerdi eminim. Mesela bahsettiğim kitabında şöyle diyor yazar: ''Aşk sadece yoğun bir sevgi değildir; aşk karşılıksız yapamayan yoğun bir sevgi halidir.'' Bilinmeyen kadının mektubunda defalarca tekrar ettiği ''Beni tanımadın.'' cümlesiyle birlikte ömrünce umudunu koruduğuna dair ifadeleri bu cümlenin ispatıydı bence. Adam kendisini hatırlamadıkça kırıldı kadın. Varoluşunun anlamını adama duyduğu aşka yüklediği için vazgeçti yaşamaktan. Yine de son satırlarına kadar adama toz kondurmadı. Çünkü insan ya kendinden üstün gördüğü birine aşık olur ya da aşık olduğu insanı üstün addeder. Bilinmeyen kadına söyleyecek daha çook sözüm var ama konumuz bu değil. :) İyisi mi siz hem bu kitabı hem de Aynalar Koridorunda Aşk'ı okuyun.

25.01.2017

23 Ocak 2017 Pazartesi

Söyle, Nasıl Üzülmezsen Öyle Öleyim


Babıali Kültür Yayıncılığı'ndan çıkan bu kitap, yazarını daha önce hiç okumadığım ve hatta ismini dahi duymadığım halde kitap siparişi verirken kendisini sepetimde buldu. Karşıma nasıl çıktığını hatırlamıyorum ama önce ismi ilgimi çekti, sonra yazarla ilgili kısa bir araştırma yaptım ve alacağıma değeceği kanısına vardıktan sonra kitabı aldım. Kitabın isminden yola çıkarak hikayelerle ilgili bambaşka beklenti içerisine girmiş olup beklediğimi bulamasam da aldığıma pişman olmadım. Kitap 176 sayfaya yayılmış 2'şer 3'er sayfa tutan 70 kadar hikayeden oluşuyor. Arka kapağındaki tanıtım yazısında da yazdığı gibi çok miktarda ölümden bahseden hikaye var. Bunların birçoğu trajik, bazılarıysa trajikomik. Ölüm hikayeleri dışındakiler ise yine hayata dair ilginç ibretlik hikayeler.. Özellikle başlardaki birkaç hikaye yüreğe dokunuyor; kendini yeniden okutuyor. Kıdemli bir gazeteci olan yazarın mesleğinin etkilerini kitapta görüyoruz. Çünkü özellikle trajik hikayeler gazetelerin üçüncü sayfalarında yer alan haberlerin iç yüzünü anlatıyor. Bol bol düşündüren, çokça üzen, zaman zamansa güldüren bu kitabı ve yazarın anlatım tarzını ben sevdim. İlgilisine tavsiye ederim.

23.01.2017

21 Ocak 2017 Cumartesi

Şeytanı Uyandırma


Şeytanı Uyandırma, John Verdon romanlarının üçüncüsü, benim okuduklarım arasında ise dördüncü. Yayımlanma sıralamasına dikkat etmediğimden Peter Pan Ölmeli'yi daha önce okumuştum. Onunla ilgili yazdığım yorumdaki hislerim değişmedi, serinin en zayıf halkası benim için hâlâ Peter Pan Ölmeli. 

Şeytanı Uyandırma'daki hikaye daha ilginç ve sürükleyiciydi. Fakat tekrarlayan bazı açıklamalar yüzünden yer yer sıkıldığım oldu. Örneğin, Gurney bir konuda şüpheleniyor, herkesten farklı düşünüyor ve biz onun bu yeni fikirlerini eşiyle, oğluyla, danışmanlığını yaptığı karakterle ve diğer dedektiflerle paylaştığını ayrı ayrı okumak zorunda kalıyoruz. Onlar için yeni bir haber olsa da bizim için ikinci, üçüncü baskı oluyor. Polisiye/macera türündeki romanları ruha ve fikre hitap eden kitapların arasında çerez niyetine okumayı tercih ettiğim için olmasa da olacak tekrarlar ve tasvirleri çıkarsak acaba bu 534 sayfalık roman biraz incelebilir miydi, daha az vakit alır mıydı, diye düşünmeden edemedim okurken. Yazarın okunacak son bir kitabı aldı. Favorim hâlâ Aklından Bir Sayı Tut. Bakalım seri tamanlanınca fikrim değişecek mi:) 

10 Ocak 2017 Salı

Ey Musa Ayakkabılarını Çıkar


Ey Musa Ayakkabılarını Çıkar halihazırda okuduğum kitapların arasına alıp okuduğum bir kitap oldu. Selis Yayınları'ndan çıkan bu 204 sayfalık bu kitabı okumadan önce ismini bile duymamıştım İrfan Gürkan Çelebi'nin. Okudukça kendisiyle tanıştığıma memnun oldum.
Kitabın başında konu olarak tasavvuf yazıyor fakat bence herkesin bürünmesi gereken İslam ahlakını herkesin anlayabileceği yalın bir dille anlattığı için kitabı tasavvufi derinlikler bulma beklentisiyle okumamalı.
Kitap, ayetlerle kısımlara ayrılmış ve üç-dört sayfalık yazılar bahsedilen ayet üzerine yazılmış. Üslubu Senai Demirci'yi andırıyor fakat bana daha samimi ve vurucu geldi anlatımı. Daha yakın buldum kendime.
İslamî eğilimi olanlar ve Kur'an'la tanışmak isteyenler için ideal bir hediye olduğunu söyleyerek birkaç alıntıyla yorumumu bitiriyorum. Buyrunuz:

*''Bil ki kul olmak, senin hakim olmaktan anladığının yanında saltanatların en büyüğüdür. Sen şimdi kul ol ki, günü geldiğinde Efendin kul olmanın nasıl bir saltanat olduğunu göstersin sana.'' sf.91

*''Irkçılık belasının zerresi bile sizi Kitabın bir kısmına kâfir kılar...
Siyahsın.. Beyazsın.. Çekik gözlüsün... Sarı saçlısın... Buğday tenlisin... Ne isen osun!
Kime ne? Hem bütün bunlarla ilgili bir dahlin olmadığına göre sana ne! Vazgeç artık veda hutbesinin sahibinin sözlerine muhalif davranmaktan. Kır içinde taşıdığın cahiliye putunu ve yaratılanı sev Yaratandan ötürü.'' sf.106

*''Şan, şöhret, ucuz hesaplar peşinde geçen bir hayatın sana getireceği ihtişamın nerede son bulacağına bak öncelikle... Seni sonsuza taşıyamayacak kadar aciz bir tanınmışlığın, tam bilinmen gereken zamanda seni terk edecekse, onca çabanın kendini ucuza satmaktan başka neticesi vardır diyebilir misin?'' sf.168

1 Ocak 2017 Pazar

Gökyüzüne Bakmanın Faydaları



Ağustos sonu ya da Eylül başı gibi okumaya başlayıp arada birkaç kitap bitirdiğime bakmayın; İmam-ı Gazali hz.'nin Gökyüzüne Bakmanın Faydaları adlı bu eserini çok sevdim. 
Bu kitabı okurken geçen vaktim inşaAllah ''Bir saat tefekkür, bazen bir sene ibadetten daha hayırlıdır.'' (Suyuti) hadis-i şerifindeki tefekküre dahil olmuştur. Zira kitabın ismindeki gibi yalnızca gökyüzüne değil; arzın, denizlerin, insanların ve en küçüğünden en büyüğüne kadar çeşit çeşit hayvanatın yaradılış ve oluşuna dair tefekküre davet edici cümleler var. Aklımı ve kalbimi birleştirebilerek okuduğum her cümlede Rabbimizin yaratma sanatına olan hayranlığım tazelendi. Sevdiklerimden birkaç cümle de sizinle paylaşıyor ve tefekkürün özü niteliğindeki 127 sayfalık bu kitabı kütüphanenize katmanızı öneriyorum:

*''...Bir defa elhamdülillah diyebilmek için sayısız hamd ve şükürlere ihtiyaç var. Evet, elhamdülillah demek kolay değil. Bunun için cüzden külle dopru nimeti idrak edip elhamdülillah diyebilecek bir ağız için bir insanın yaratılması gerekir. İnsanın yaratılış mertebelerinin her biri bir hamd ve şükür ister. Bir insanın yaratılması için insanlığın yaratılması, onun için güneş sisteminin ve umum kâinatın yaratılması gerekir. Sayılan mertebelerin her biri, her bir in san için şükrü gerektiren hadsiz mertebeleri içerir ve sayısız elhamdülillahlar ister.'' sf.7

*''Görmüyor musun, cismi hastalanan tedavi için ona uygun, çirkin kokulu bir devaya muhtaç olur. Aynı şekilde Allah ifsat olan toplumu sevimsiz olaylarla ıslah eder.'' sf.39-40

*''Sonra Allah'ın beden içinde kemiklerin hareketini sağlamak için nasıl beş yüz yirmi dokuz adale yarattığına dikkat et! Adaleler et, damar, sinir ve zarlardan, bulunduğu yere ve duyulan ihtiyaca göre değişen muhtelif şekil ve miktarlarda yaratılmıştır. Sözgelimi göz ve gözkapaklarının hareketi için yirmi dört adaleye ihtiyaç vardır. Bunlardan biri eksik olsa göz atıl kalır.''sf.49

''Gözünü kaldır! Bu azim kâinatı bina eden Zat'ın azim sanatına bak! O'nun kudretini, celalinin azametini, iradesinin nüfuzunu, hikmetinin sağlamlığını anlamak için kâinatın büyüklüğünü delil olarak kullan!'' sf.101

*''Kitaba muhtaç olan ilim, ilim değildir. İlim her vakit gönülde olmalı.'' sf.104